Alesta Tornistan

Kağıda yazılmış mesajların şişelere konularak denize salınması gibi, aslında boş viski şişelerinin de taşıdığı bir hikaye vardır. Eğer her yudumun hakkını verdiyseniz, boş şişe mesajını bırakıverir ellerinize.

40 küsur yıl önce, 1978 yılının Ocak ayından bir mesaj çıktı içinden bu şişenin.

Teknemizin adı Mavikuş’du.
Erdek dolaylarından annem, babam, ben, abim, İsmail Kaptan ve kadınlı erkekli birkaç kişinin daha dahil olduğu bir grupla “vira bismillah” der, haftada iki gün soğuğa rağmen istavrite çıkardık. Çapari takımları hazırlanır, akşam suyuna “rastgele” derken, dümen suyunda köpük köpük olan Marmara’nın lacivertine dalardım. Kokusunu, nasıl çekmişsem içime, bugün gibi net hatırlarım…

Çok değil 5-6 kulaç derinlikte Mavikuş demir atıp, çapariler suya salındığında, sessizlik hâkim olur, istavrit rahatsız edilmesin diye grubun deniz ayini başlardı. Tekne dalgalandıkça bordasına vuran suyun çıkardığı şıp şıp sesleri, hafif esen rüzgarın sesi ile birleşir, çay bardaklarına dökülen alkolün çoğunlukla buruk anason kokusu, kucağına oturup istavriti beklediğim babamın yün kazağının kokusuna karışırdı.

Sürü gelip de çapariler dolduğunda sessizlik bozulur, sevinç çığlıkları bereketin bolluğuna şükür duaları olurdu.
Plastik kovalar dolup taşana kadar, kâh sessiz baküs ayinleri, kâh çığlık çığlığa pazar yeri…
Mavikuş bir iskele bir alabanda.

Deniz, alkol, anason ve yün kazak ile başlayan sonra anason, balık ve motor yağı kokusu ile kesifleşen soğuk lacivert…
Akşam, Kapıdağ yarımadasında battığında, babam ve kafile çay bardaklarında günü sonlandırırken, İsmail Kaptan içinde ne olduğunu hiç bilemediğim matarası ile kutlardı istavritin bolluğunu.
Matarası biterken ayın şavkı inceden vurmuş olurdu Marmara’ya ve son bir dolum sonrası çatallı sesi bozardı akşamın lacivert sessizliğini: “Haydi abiler ablalar! Alesta tornistan”

Bugün bu boş şişe mesajını fısıldadı bana.
Artık İsmail Kaptan’ın matarasında ne olduğunu biliyorum.
Zaten başka ne olabilirdi ki?

Talisker 10
45.8%abv – Skye Island