Ardbeg Heavy Vapours Special Commitee Only Edt 2023

Baş damıtımcı Dr. Bill Lumsden tarafından tasarlanmış ve geliştirilmiş olan Ardbeg Heavy Vapours, 2023 yılı Ardbeg Day özel sunumu olarak biz viski severlerin beğenisine sunuldu. Hemen her sene olduğu gibi, bu sene de Ardbeg Day için özel olarak üretilen seri iki farklı şişeleme olarak sunuldu. Birincisi 50.2%abv alkol seviyesinde şişelenmiş olan Ardbeg Komite Üyesi viski severlerin erişebildiği Comittee Only Edition, ikincisi 46%abv alkol seviyesinde şişelenmiş olan ülkemizde de satışa sunulan Ardbeg Heavy Vapours Limited Edition.

Öncelikle Ardbeg Day için üretilmiş bir sunumun aynı sene içinde ülkemiz viski severlerinin beğenisine sunulmuş olmasını büyük takdirle karşıladığımı belirtmek isterim. Bravo! Emeği geçen herkesin aklına, ellerine sağlık. Önce kendi adıma sonra tüm Ardbeg severler adına teşekkürlerimizi buradan da iletmek isterim.

Ardbeg şüphesiz tam anlamıyla bir “AŞK MARKASI – LoveBrand.”

Benim için; diğer tüm markalarla kıyasladığımda, ana serisi içinde yer alan ve almayan onlarca “Yaş Belirtilmeyen Viski – Non Age Statement” sunum piyasaya sürmüş, hemen hepsinde de damakta, akılda kalıcı izler bırakabilmeyi başarmış son yılların zirvedeki markasıdır.

Benzer işler yapan başkaca markalar yok mu? Elbette var ama çoğunluğu Compass Box gibi bağımsız şişeleyiciler. Ana akım endüstri içerisinde yer alan ve bu başarıyı yakalayabilen en yakın rakibi zannederim Talisker olabilir. Harman malt kategorisinde Johnnie Walker’ı es geçmek haksızlık olur. Çok sayıda NAS viski ile raflardaki yerini almış Highland Park ve Jura gibi hayal kırıklıklarımı saymam da elbette yersiz olacaktır.

Benim de üyesi olduğum Istanbul Whisky Society Mayıs etkinliğinde Ardbeg Heavy Vapours Comittee Only Edition’ı çeteyle birlikte tattık. Diyebilirim ki hemen herkes kadehindeki Ab-ı Hayat ile mest oldu.

Bu viskinin beni en çok cezbeden tarafı elbette üretimdeki deneysel yaklaşım oldu.

Dr Bill Lumsden damıtım sürecinin bir parçası olan saflaştırma (purifier) işlemine müdahale ederek saflaştırıcıyı devre dışı bırakmış. Doğrusu bu ya bunu okuyunca: “Dahice” dedim.

Peki böyle olunca ne değişiyor?

Çok tekniğe girmeden kısacık bir açıklama yapmak isterim: Damıtım işlemi kaynama dereceleri birbirinden farklı iki veya daha fazla sıvıyı birbirinden ayırma işlemidir. Damıtım başladığı anda sıcaklık artarken sıvı karışımın içindeki bazı kimyasallar da buharlaşmaya başlar. Esterler, aldehitler, fenoller farklı sıcaklıklarda buharlaşır.

Bu sebeple aslında damıtım esnasında bazı aroma ve rayihaları kaybederiz. Bunların bir kısmı zaten istenmeyen aromatiklerdir ancak bir kısmı da kalmasını arzu edeceğimiz bileşenler olabilir. Damıtıma devam ettikçe hafif olanlardan daha ağır olan bileşenlere doğru bir buharlaşmadan söz edilebilir.

Bu süreç dahilinde kullanılan saflaştırıcı ünitesi (Purifier) yoğunlaşan buharın içinde varsa olası istenmeyen bileşenlerin ayrıştırılması için kullanılır. Böylece ağır bileşenler ayrıştırılır ardından buhar halindeki bu bileşenler kondensatöre gönderilir ve böylece soğutularak sıvı hale geçer. Sonra ya tekrar işleme sokulurlar ya da sistemden ayrıştırılırlar.

İşte bu purifier’ı sistemden çıkardığınız anda, yüksek sıcaklıktaki buhar, içindeki tüm bileşenlerle birlikte damıtım işlemindeki yoluna devam eder. Bu sunumun adı olan Heavy Vapours işte buradan geliyor.

Kızgın buhar, içindeki tüm ağır aromatiklerle birlikte saflaştırıcıya takılmadan yoluna devam ederse ortaya çıkacak olan sıvının yoğun lezzetler taşıyacağını öngörmek olası. Tabi akıllara hemen şu soru gelebilir: Acaba bunlar istediğimiz kalitede aromatikler mi? Yoksa olmasa iyi olurdu dediğimiz türden ayrıştırılması gereken bileşenler mi?

İpucu: kızgın buharın bakır imbikle etkileşimi bir nevi pastörizasyon işlemi etkisi yaratır diyebilirim. Sülfür tarzı istenmeyen kokuların daha iyi uzaklaştırılmasını sağlarken bazı çiçeksi ve meyvemsi notaların da kaybedilmesine neden olur. Tahterevallinin ne yönde dengelendiğini merak etmemek mümkün değil.

Dr Bill Lumsden’in mahareti ve bilgisi de işte bu aşamada ortaya çıkmış.

Adım gibi eminim ki o kızgın buharın kaç dakika boyunca işlemde kalacağı, içinden geçeceği damıtım kolonlarının çeper çapı ile etkileşimi, kondensatör çıkışında ne kadarının hangi aşamada geri kazanıma gideceği ilmek ilmek işlenmiş hesaplanmıştır.

Hatta bununla yetinilmemiş fıçıda beklerken geçireceği süreç de modellenmiştir. Elbette bazı notaları geriye atmak ya da öne çıkarmak için maltın kurutulması aşamasındaki turba yakıt sistematiği de ayrıca çalışılmıştır. İspat edemem ama böyle olduğuna neredeyse eminim.

Sadece arka planda bu sürecin nasıl bir bilim ve zanaat ile işlediğini öngörmek bile bu viskiyi merak etmem için yeter sebep. Hoş tüm viskiler için aynı şeyi söylemem mümkün ancak burada yapılan işlem tam anlamıyla deneysel ve cesaret işi.

Şapka çıkartıyorum.

Gelelim tadım notlarıma.

Burunda topraksı kokulara eşlik eden is ve turba kokusu baskın. Derinlerden gelen ilaç ve limoni kokular arzuladığımız Ardbeg ferahlığını taşıyor. Alkol kokusu hissediliyor ama şikayet edecek seviyede yakıcılığı yok.

Damakta ilk yudumda patlayan turba lezzeti aşina olduğumuz Ardbeg turbası. Lagavulin’e kıyasla daha keskin, Laphroaig’e kıyasla daha düz ve nebati bir turba lezzetinden bahsediyorum. Burundaki ilaç kokuları damakta iyot ve defne yaprağı lezzetleriyle belirgin.

Mayıs ayı, İskoçya iklimini düşününce Ardbeg içmek için uygun ancak bizim için görece sıcak bir ay. Ben Kasım ayı gibi defne yaprağı ile taçlandırılmış bir balık buğulama kanepesiyle eşleştirmeyi tercih ederdim. Kanepe üzeri balık buğulama lezzetlerinin tamamı var. Limon, iyot, denizi çağrıştıran tuzluluk, buğulamanın dumanından yayılan defne yaprağı kokusu, malt lezzetlerini de kanepe ile eşleştirmem mümkün. Tüm bunları kucaklayan kocaman hatta tam yerel ağızla yazayım DOMBİLİ turba etkisi var.

Güzel tarafı bu lezzetler damağı terk edip gitme konusunda çok da istekli değiller. Hatta ilk nefes sonrası biraz karabiber ve acı biber lezzetlerini de davet ediyorlar. Dahası da var ama artık o kadarı fanteziye girecek onları da siz keşfedin ben denememiş olanlarınızı önden çok etkilemiş olmayayım.

Hiç mi Eleştiri Yok?

Ardbeg Heavy Vapours bana bir yönüyle An Oa‘yı hatırlattı ki Dr Lumsden’in ilk şaheserlerinden biridir. Öte yandan geçmişe de götürdü. Bir başka Ardbeg Day sunumu olan Perpetuum‘u da hatırlattı.

Peki bu kadar Ardbeg güzellemesi üzerine hiç mi eleştirim yok? Olmaz mı? Elbette var…

Ardbeg yıllardır yaş belirtilmeyen viskiler sunuyor. Alligator, Galileo, Ardbog, Supernova, Kelpie, ve daha bir çokları.. Eskiden Ardbeg’in kendine has deri, süet karışımı kokusu olurdu. Bu deri kokularını kavrulmuş çerez lezzetleriyle çok iyi harmanlardı. Meşe etkisini daha fazla hissettiğimiz baharat ve meyvemsi aromaları daha net sunardı.

Üstüne üstlük bu saydığım lezzetlerin yanında bazen daha aromatik tatlı çikolatalı lezzetler de bulmak olasıydı. Bu tip bir profilin son örnekleri için Dark Cove, Corryvreckan ve Uigeadail‘ı sayabilirim zannederim. Corry ve Ugo’nun ana listede yer alması bence bizler için büyük şans. Tabi onların nasıl dönüşeceğini de önümüzdeki yıllarda deneyimleyeceğiz.

Zaman geçtikçe Ardbeg lezzet profili biraz daha turba, is, iyot ve ecza dolabı baskın lezzetlere kaymaya başladı. Bunun temel sebebinin görece genç viskileri harmanda kullanmanın getirdiği zorunluluk olduğunun farkındayım. Arz talep dengesi maalesef tüm markalarda bu tip bir evrilmeye yol açıyor.

Kaçınılmaz bir durum. Anlıyorum…

Fakat damak unutmuyor…