Paris’de Gar St Lazare’ın hemen karşısında Marco Polo Café ve onun yanında Mollard restaurant vardır. Mollard, temiz, ucuz ve kaliteli deniz mahsulleri sunan yerlerden biridir. Kapı önünde tezgah üzerinde duran taze istiridye ve diğer kabuklu deniz mahsullerinin kokusu tüm caddeyi kaplar. Akşam üzeri iş çıkışı St Lazare istasyonuna giden pek çok kişi önce buraya uğrar ve ayak üstü iki istiridye ile gün bitimini taçlandırır. Rock Oyster ilk nefes ile birlikte beni Mollard’ın kapısında sırada beklediğim günlere götürdü. İstiridye ve deniz kokusuna karışan küflü limon rayihaları var. Sırada bekleyen öndeki adam sigara hatta sigarillo içiyor olmalı ki sağlam bir is kokusu da mevcut. Asidik kokulara eşlik eden nefis bir peynir kokusu da mevcut.
Rock Oyster beklediğimden daha genç bir damağa sahip. Limonsu asidik tatlar damakta da kendini belli ediyor. İodik ve tuzlu. Burundaki is kokusu damakta kendini tatlı bir rayiha ile belli ediyor. Sanki bir paket pipo tütünü koklar gibi. Çok derinlerde botanik lezzetleri adaçayı, elma ve kuru üzüm aromaları sunuyor.
Keşke daha uzun olsaydı. Meşe, bolca tuz ve o güzelim deniz tadı kaldı ağzımda. İlk nefes sonrası gelen kül tadı da çok ayırt edici ama bir miktar zorlayıcı.
Rock Oyster %46.8 abv alkol oranına sahip bir Douglas Laing üretimi. Yaş belirtilmeyen viski (YBV – NAS) kategorisinin iyi fiyat kalite performansına sahip viskileri arasında yer aldığını düşünürüm. Islay karakteri çok belirgin. Bununla birlikte botanik aromalarında yer alan dik lezzetler olarak tanımlayabileceğim adaçayı ve nane limon karışımı tatlar müthiş bir çeşni çeşitliliği sunuyor. Rock Oyster 46.8% alkol oranı bir iki damla su ekleyerek farklı açılımlar yakalamanıza izin verecek. Her zaman elimin altında olsun isterim. Cutty Sark Prohibition Edition’ı da hatırlattığını söylemeliyim.
Defterimden Notlar
Müthiş bir viski değil aslında ama beni çok farklı anlara hem de güzel anılara götürmeyi başarabildi. Bu yüzden çok beğendim. Charles Baudelaire’in şiirlerinin pek çoğunu eşsiz çevirileri ile Orhan Veli Kanık kazandırmıştır dilimize. Alıp Götüren Koku şiirinde şöyle der Baudelaire;
O güzel iklimlere sürükler beni kokun
Bir liman görürüm, yelkenle, direkle dolu
Tekneler, son seferin meşakkatiyle yorgun
Burnuma kadar gelen hava kokular taşır
Yemyeşil demirhidilerden gelen bu koku
İçimde gemici şarkılarına karışır